Endişe ve Sıkıntının Sebepleri Tedavisi

  • 03 Kasım 2022
  • Endişe ve Sıkıntının Sebepleri Tedavisi için yorumlar kapalı
  • 379 kez görüntülendi.
Endişe ve Sıkıntının Sebepleri Tedavisi

Psikiyatri, kişinin psikolojik yapısını gözönüne alarak, kendi iç dünyasıyla sosyal çevre arasındaki uyumu sağlamaya yardımcı olan ve bu özelliğiylebilimsel olduğu kadar sosyal bir uzmanlık dalıdır. Kişideki uyumsuzlukların değişik nedenleri ve bu nedenlerden kaynaklanan hastalıkların incelenmesi, tedavi edilmesi ve önlenmesiyle uğraşır. Bu sayfada sözünü edeceğimiz endişe ve sıkıntı gerek hastayı gerekse çevresini tedirgin ettiğinden, psikiyatrinin içindedir. Sıkıntı ve endişe, acil yardım gerektirir. Çünkü, onların yarattığı karışıklıklar, hastanın hem kendisini hem de çevresindekileri üzebilir. Endişe, belirli ve geçerli bir nedeni olmayan güvensizlik ve tehdit altında bulunma, belirli bir objeyle uygun düşmeyen bir korku duygusudur. Endişe durumu genellikle vicdanen rahatsız kişilerde görülür. Bu kişiler, yapmak istedikleri bir şeyi yapmaktan korkmaktadırlar. Bu yüzden uyarılmiş ve büyük bir zaman kesitinde çalkantı içindedirler. Endiye korkusu onu devamlı dinamik bir savunma reaksiyonu içine sürüklemektedir. Bu duruma derhal bir reaksiyonda bulunurlar, fakat eğer bu yerini bulmazsa, hasta, kendisini çok acı bir ruh durumu içinde hisseder Bu duruma küçük bir örnek olarak artistin sahne korkusunun, sahneye çıkmasıyla son bulması verilebilir.

Yani endişe hep şimdiki anı ilgilendirir. Sıkıntı, genelde kendini kötü hissetme durumu ile beraber, boğazın veya midenin sıkışması duygusudur. Endişe, nkrizinin önemi ile endişe arasında uygun olmasa da bir nedensellik vardır. Ancak, sıkıntıda belirli bir neden nyoktur, sıkıntılı kişi (hasta), kendini kötü hisseder, ancak bunun neden ileri geldiğini bilmez. Sikintinin gelecek ile ilgili olduğu söylenir, ancak belirli bir nedeni olmadığı için onun ne gelecekle, ne de başka bir şeyle ilgisi vardır. Hasta, ileride de tedavi edilemeyecek, çözümsüz bir hastalığa tutulduğunu zanneder Sıkıntılı kimseyi, endişeli kimseden en belirgin olarak ayırdeden özellik, sıkıntılı hastanın durağan bir tavrının olmasıdır. O hiç bir şeye karşı, tepkide bulunmaz, çünkü, neye karşı tepkide bulunacağını bilmez. O genellikle hareketsiz ve pasif kalır Onu genellikle bitkin ve yolculuğa çıkmaktan korkan bir durumda görürüz. Evine kaçmayı sever ve karşı caddeye geçmek için bile evinden çıkmakta şüphe eder. Saf halde sıkıntı endişeden çok farklıdır. Ancak, gerçek hayatta bu iki karışıklık da birbirinin içine geçmiş haldedir. Ve bu yüzden de birbirinden zorlukla ayrılabilir

Organik belirtileri: Endişe durumunda, Solunum ve kalp atışının artması,
• Sindirim yollarındaki geçişin hızlanması, diare, yemek yemenin imkansızlaşması, Eller ve ayaklarda titreme,
• Terleme.
Sıkıntı durumunda
• Kalp atışının artması,
. Kalbin duracakmış ve kopacakmış duygusu ile beraber kalp atış ritminde karışıklıklar.
Boğazda yuvarlak bir nesne varmış duygusu veren gırtlak spazmları,
. Kendini iyi hissetmeme ve bayılma ile sonuçlanan damar spazmları.

Sıkıntının kaba belirtileri: Sıkıntı geceleyin başgösteren krizlerle kendini belirtir Bu krizler kişide gerçek anlamda bir ölüm duygusu yaratan bir enfarktüsü ve elektrokardiyogram çekilmesi gerekliliğini akla getirir. Bu krizler, belirli aralıklarla tekrarlanır.
Bu krizlerin özellikleri: Ruhsal karışıklıklar, bir felakete uğramışlık duygusu, ölümü yakınında duymak. Hastalığın çalkantıları çok aşırıdır. Çevresindekileri telaşlandırır ve doktora baskı yapmaya başlarlar.
– Organik karışıklıklar: Çarpıntı, nefesin kesilmesi duygusu, solunumun hızlanması, baş dönmesi, bilinç kaybı. Sıkıntı krizleri çok değişik faktörlerin etkisi altında ortaya çıkar. Bunlar genellikle seksüel veya evliliğe ilişkin sorunlar, bir yakının ölümü, mesleki zorluklardır. Sıkıntı krizlerinin belirtileri, kişinin aylarını, yıllarını zehir ettikten sonra geçip gider. Çok az rastlanmakla beraber depresyona dönüşürler.

Sağaltımı (Tedavisi): Endişede olduğu gibi sıkıntıda da çevrenin ve doktorun tutumu çok önemlidir. İkisinin de sabırlı, anlayışlı ve temkinli olmaları gerekir. Ellerinden geldiğince hastayı dinlemelidirler. Çünkü, hastanın karışıklıklarından söz etmesi, rahatlatıcı bir etki yaratır. Çevresi hastaya hiç bir zaman hastalık hastası olarak muamele etmemelidir. Hastaya hiç bir zaman “bir gayret göster”, “sarsıl biraz” veya “kendini bırakıyorsun” denmemelidir. Onun yakarışlarını ciddiye almak ve onu gerçek anlamda bir hasta gibi görmek lazımdır. Tedavinin temeli psikoterapiye dayanmaktadır. Bazen Schultze’un otojen tekniği gibi rölaksasyon teknikleri ile de iyi sonuçlar alınmaktadır. Bazı durumlarda bir psikanalisti yardıma çağırmak, gerekirse hastayı hastaneye yatırmak veya uyku kürleri uygulamayı gerektirebilir. İlaçla tedavide, psiko-sedatif ve anxi-olytikler kullanılmaktadır. Hastalık, hastanın evine koşmasına ve evine kapanmasına neden olur. Ama her ne pahasına olursa olsun hastayı evinden çıkarmak gerekir. Fakat, hastayı başka bir aile ortamına göndermek sakıncalıdır (taşradaki kız kardeşine veva yurt dışındaki teyzesine vs.). Özel sağlık evleri tedavi,için en uygun yerlerdir.